Prevođenje "institucije imovinska prava" na turskom jeziku:
Rječnik Bosanski-Turski
Prava - prijevod : Prava - prijevod : Institucije imovinska prava - prijevod :
Ads
Primjeri (Vanjskih izvora, a ne komentar:)
Internet stranica trenutno sadrži peticije za imovinska prava i upravljanje otpadom. | İnternet sitesi şu anda mülkiyet hakları ve atık yönetimiyle ilgili dilekçeleri yönetiyor. |
Vlasnička i imovinska prava Srpske pravoslavne crkve moraju se poštivati, dodaje on. | Peder Sava, Sırp Ortodoks kilisesinin iyelik ve mülkiyet haklarına saygı gösterilmeli. diye ekledi. |
Očekuje se da će među najtrnovitijim pitanjima biti sigurnost, imovinska prava i teritorija. | Güvenlik, mülkiyet hakları ve toprağın en çetin konular arasında yer alması bekleniyor. |
Imovinska prava građana EU bit će u okviru poglavlja o slobodnom kretanju roba i kapitala. | AB vatandaşlarının mülk hakları konusu, mal ve sermayenin serbest dolaşımı başlıklı fasıllar kapsamında görüşülecek. |
Međutim, Bugarska je značajno ispod svjetskog prosjeka kad su u pitanju nekorumpiranost i imovinska prava. | Ancak ülke, yolsuzluktan uzaklık ve mülkiyet haklarında dünya ortalamasının önemli ölçüde altında yer alıyor. |
Za očekivati je da će se u narednih par mjeseci uraditi nacrt programa, sa fokusom prvenstveno na imovinska prava izbjeglica i prava na penziju. | Kurulun, önümüzdeki birkaç ay içinde temel olarak mültecilerin mülkiyet ve emeklilik hakları konularına eğilecek bir program taslağı hazırlaması bekleniyor. |
Rehn je pozdravio reformu člana 301. krivičnog zakona, kao i nove zakone kojima se unaprjeđuju imovinska prava nemuslimanskih zajednica. | Rehn, ceza kanununun 301. maddesinde yapılan değişikliğin yanı sıra gayrımüslim toplumların mülk edinme haklarını artıran yeni bir yasayı memnuniyetle karşıladı. |
Imamo sjajnog finansijskog advokata za imovinska pitanja. | Büromuzda çok iyi bir iş hukuku avukatımız var. Borglund mali düzenlemelerde size yardım edebilir. |
Institucije su transparentne i odgovorne, sudski sistem je efikasan, i prevladava vladavina prava. | Ülkede kurumlar şeffaf ve sorumlu, yargı sistemi etkin ve hukuk devleti ilkesi hakim. |
Ako i rešimo imovinska pitanja, nikada me nećeš ostaviti. | Para konusunda anlaşsak bile benim gitmeme asla izin vermezsin. |
Imovinska prava, jedno od naproblematičnijih pitanja u pregovorima, na dnevnom su redu razgovora prije nego što se 27. januara okonča drugi krug pregovora. | Müzakerelerin en çetin başlıklarından birisi olan mülkiyet hakları, 27 Ocak'ta sona erecek olan ikinci tur müzakerelerin gündeminde yer alıyor. |
On kaže da su imovinska prava zasnovana na nezavisnosti zemlje, koja dobiva pravo da naslijedi imovinu za koju je u proteklom periodu davala doprinos. | Yetkiili, mülkiyet haklarının geçmişte katkı sağladığı mülkleri miras edinme hakkını alan bir ülkenin bağımsızlığına dayandığını da sözlerine ekledi. |
Indikatori uključuju slobodu poslovanja, slobodu trgovine, fiskalnu slobodu, vladinu potrošnju, monetarnu slobodu, slobodu ulaganja, finansijsku slobodu, imovinska prava, slobodu od korupcije i radne slobode. | Göstergeler arasında iş özgürlüğü, ticaret özgürlüğü, mali özgürlük, hükümet harcamaları, parasal özgürlük, yatırım özgürlüğü, finansal özgürlük, mülkiyet hakları, yolsuzluktan uzaklık ve çalışma özgürlüğü yer alıyor. |
MMA je stoga sredstvo putem koga će se transformirati institucije vladavine prava i time Kosovo povesti naprijed. | Bu yüzden MMA, hukuk kurumlarını dönüştürülmesinde aracılık ederek, Kosova'yı ileriye götürüyor. |
Među njima su sloboda poslovanja, sloboda trgovine, fiskalna sloboda, vladina potrošnja, monetarna sloboda, sloboda ulaganja, finansijska sloboda, imovinska prava, sloboda od korupcije i sloboda rada. | Bunlar arasında iş özgürlüğü, ticaret özgürlüğü, mali özgürlük, hükümet harcamaları, parasal özgürlük, yatırım özgürlüğü, finans özgürlüğü, mülkiyet hakları, yolsuzlukların azlığı ve çalışma özgürlüğü yer alıyor. |
Tim izmjenama uzimaju se u obzir preporuke OSCE a i njegovog Ureda za demokratske institucije i ljudska prava. | Söz konusu değişikliklerde, AGİT ve Demokrasi Kurumları ve İnsan Hakları Dairesi'nin tavsiyeleri dikkate alınıyor. |
Misiji su dodatne kritike donijeli spor prijenos nadležnosti na kosovske institucije, navodi o korupciji i kršenjima ljudskih prava. | Kosova kurumlarına yetki devrinin yavaşlığı, yolsuzluk iddiaları ve insan hakları ihlalleri misyona yöneltilen eleştirilerin artmasına neden oldu. |
Prava, ser, ljudska prava | Efendim, insan hakları. |
Grupišu se, formiraju institucije. | Birleşip kurumlar oluşturuyor. |
On je dodao da su kosovske institucije dokazale svoju spremnost da garantiraju prava, dostojanstvo i bezbjednost Srba u pokrajini. | Başbakan, Kosova kurumlarının eyalette yaşayan Sırpların haklarını, haysiyetini ve güvenliğini güvence altına alma iradesini ortaya koyduğunu da sözlerine ekledi. |
Moja prava. Imam gomilu prava. | Bana bir şey mi okuyacaksınız? |
Prava. | Gerçek. |
Feith je izjavio kako ostavka Sejdiua predstavlja potvrdu da je ustav Kosova snažan, a da njegove institucije poštuju vladavinu prava . | Feith, Seydiu'nun istifasının Kosova anayasasının güçlü olduğu ve kurumlarının hukukun üstünlüğüne saygı duyduğunun bir teyidi olduğunu söyledi. |
On je međutim naglasio da Albanija mora obaviti reformu svojih oružanih snaga, ustanoviti vladavinu prava i uspostaviti funkcionalne demokratske institucije. | Ancak Appathurai, Arnavutluk'un silahlı kuvvetlerini reformdan geçirmesi, hukukun üstünlüğünü kurması ve işler demokrasi kurumları inşa etmesi gerektiğini de vurguladı. |
Bekim Ukaj, student prava, smatra da su demokratske institucije, dobar pravosudni sistem i ekonomski rast ključ za svjetliju budućnost Kosova. | Hukuk öğrencisi Bekim Ukaj, demokrasi kurumları, iyi bir adalet sistemi ve ekonomik büyümenin Kosova için daha parlak bir geleceğin anahtarları olduğuna inanıyor. |
Vodeći dužnici su državne institucije. | Önde gelen borçlular ise devlet kurumları. |
Srbi bojkotiraju institucije na Kosovu | Sırbistan Kosova'daki kurumları boykot ediyor |
Oni vjeruju u kosovske institucije. | Onlar Kosova'nın kurumlarına inanıyolar. diye konuştu. |
Drugo, ako Kosovo želi napredovati ka evropskim integracijama, lokalne institucije za vladavinu prava moraju voditi borbu protiv organiziranog kriminala i korupcije. | İkincisi, eğer Kosova Avrupa üyeliği yolunda ilerleyecekse, organize suç ve yolsuzlukla mücadelede başı yerel hukuk kurumları çekmeli. |
Ambasadorica Audrey Glover šefica je posmatračke misije Ureda za demokratske institucije i ljudska prava (ODIHR) za izbore u Albaniji 28. juna. | Büyükelçi Audrey Glover, Arnavutluk'ta yapılacak 28 Haziran seçimlerinde görevli Demokrasi Kurumları ve İnsan Hakları Dairesi (ODIHR) gözlem heyetine başkanlık ediyor. |
Rangiranje je obavljeno na osnovu analize 11 različitih faktora uključujući imovinska prava, inovacije, poreze, tehnologiju, korupciju, slobodu (ličnu, trgovinsku i monetarnu), birokratska pravila, zaštitu investitora i učinak na berzama. | Sıralama mülkiyet hakları, yenilik, vergiler, teknoloji, yolsuzluk, özgürlük (kişisel, ticaret ve mali), bürokrasi, yatırımcının korunması ve borsa performansı olmak üzere 11 farklı faktörün analiz edilmesiyle belirlendi. |
To je bila moja prava...prava nagrada. | Benim asıI ödülüm buydu. |
Predsjedavajući udruženja Veritas Savo Štrbac kaže da bi taj predmet mogao hrvatsku vladu primorati da riješi pitanje raseljenih Srba, kao i povratak, imovinska pitanja i prava na penzije i smještaj. | Veritas derneği başkanı Savo Strbac, davanın Hırvat hükümetini yerlerinden edilen Sırpların sorunlarının yanı sıra vatandaşlığa geri kabul, mülkiyet sorunları ve emekli aylığı ve konut haklarıyla uğraşmaya zorlayabileceğini söyledi. |
U izvještaju od 20. januara odlučno se tvrdi da sve balkanske zemlje moraju poboljšati borbu za imovinska prava, kao i borbu protiv korupcije, ako se želi ostvariti sveukupni ekonomski napredak. | 20 Ocak tarihli raporda, ekonomik alanda ilerleme kaydetmek istiyorlarsa tüm Balkan ülkelerinin mülkiyet hakları için savaşmanın yanı sıra yolsuzlukla mücadelede daha iyi bir performans göstermeleri gerektiği öne sürüldü. |
Prava havana. | Gerçek Havana sigarası. |
Prava stvar. | Gerçek aşkı buldum. |
Prava klanica! | Tam bir eziyet. |
Ali prava. | Gerçek vize mi? |
I prava. | O da hallolur. |
Prava budala! | Gerçek bir mankafa. |
Prava dilema. | Gerçekten de karışık bir durum. |
Autorska prava | Telif |
Autorska prava | Telif Hakkı |
Prava dlaka! | Gerçek bir kıl. |
Prava kancelarija? | Doğru ofiste miyim? Bay Green mi? |